Genel olarak sessizce ilerleyen kanser hastalığı çevresel, genetik ve yaşam biçimindeki olumsuz koşullardan etkileniyor. Dünyada yapılan bilimsel çalışmalar diyet ve kanser arasında kuvvetli bir ilişki olduğu gösteriyor. Beslenme ve yaşam biçiminde yapılacak değişiklikler ile risk faktörlerini engelleyerek kanserden korunmak mümkün. İşte uzmanlara göre kansere neden olan risk faktörleri...
Kalın bağırsak kanseri: Liften fakir, yağdan ve proteinden zengin beslenme, obezite kalın bağırsak kanseri oluşmasına zemin hazırlar. Hareketsiz bir yaşamı olan, özellikle masa başında çalışanlarda bu risk daha da artar. Diyetteki lifi yani sebze, meyve ve kuru baklagil tüketimini arttırıp hayatımıza fiziki aktivite de kattığımızda kalın bağırsak kanseri oluşum riskini yüzde 40’lara varan oranda azaltabiliriz. Kalın bağırsak kanseri tespiti için 50 yaş ve üstü herkesin kolonoskopik taramadan geçmesi gerekir. Sorun olmasa bile 3-5 yılda bir tekrarlanması faydalıdır. Ailesinde erken yaşta kalın bağırsak kanserine yakalanmış kişiler varsa, kontrollere daha erken başlanmalıdır.
Mide kanseri: Tütsülenmiş et ve balık, işlenmiş et, çok konserve kullanımı, fazla tuzlu gıda tüketimi mide kanserine yol açar. Bu tarz beslenmenin yaygın olduğu Japonya dünyada mide kanserinin en çok görüldüğü yerdir. Beslenmede tariflenen alışkanlıklar bırakılıp bol taze sebze ve meyve içeren diyete geçilirse bu risk azalır.
Akciğer kanseri: En önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. İçilen miktar arttıkça risk de artar. Akciğer kanserini erken yakalamak için taramanın ne kadar etkili olduğunu araştıran çalışmaların kısmen sonuçları çıkmıştır. Yoğun sigara kullananlarda düşük dozda radyasyon ile akciğer tomografisi yaparak tarama hastalığın erken evrede yakalanmasını sağlar ve şifa oranını arttırır.
Karaciğer kanseri: Hepatit B, C taşıyıcısı olmak ve yoğun alkol kullanımı bu kanserin en sık nedenleridir. Alkolü düzenli almaktan vazgeçmek, hepatit B ve C taşıyıcılarının da sık aralıklarla sağlık kontrolüne gitmeleri faydalıdır.
Meme kanseri: Erken adet görme, geç menopoz, geç veya hiç çocuk doğurmama, emzirmeme meme kanseri riskini arttırır. Batılı toplumlarda kadınlar daha çok çalışma hayatına girip bu şekilde yaşadıkları için meme kanseri dünyanın batısında ve ABD’de sık, doğuda belirgin daha azdır. Yüzde 5-10 vaka da ailevidir. Son yıllarda obezitenin meme kanserine yakalanma riskini arttırdığı da açıklanmıştır. İdeal vücut ağırlığına inmek ve bunu korumak, spor yapmak, kalorisi ve yağ oranı düşük ama sebze ve meyveden zengin beslenmek, sigara-tütün kullanmamak, alkol alımını kısıtlamak önemlidir.
Pankreas kanseri: Sebebi tam olarak bilinmemektedir. Sigara içenlerde daha sıktır. Alkol kullanımı, şeker hastalığı, kronik pankreatit ve yağlı diyetin bu kansere zemin hazırladığı düşünülür. Sigara, alkol kullanmadan sağlıklı diyetle beslenme önerilir.
Baş-boyun kanserleri: Sigara ve alkol kullanımı en önemli risk faktörleridir. Öyle ki gırtlak kanseri hastalarının yüzde 90’nı sigara kullanıcısıdır. Stresli işlerde çalışıp sigara ve alkolü çok tüketenlerde bu hastalık sıktır. Korunmanın yolu bu alışkanlıklardan uzaklaşmaktır.
Cilt kanseri: Cilt kanserinin esas nedeni genellikle güneşten gelen ultraviyole ışınlarıdır. Mor ötesi ışın veren elektrik lambaları ve bronzlaştırıcı suni ışık kaynakları da cilt kanserlerine neden olabilir. Ultraviyole ışınlarına karşı dünyayı koruyan ozon tabakasının incelmesinin de cilt kanserlerinde ciddi bir artışa neden olduğu bilinen bir gerçektir. En çok risk altında olanlar açık tenliler, çilliler, çok sayıda beni olanlar, ailesinde cilt kanseri olanlar, açık havada çalışan ve çok vakit geçirenlerdir. Güneşin keskin olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında mümkünse güneşe çıkmamak, yüksek koruma faktörlü kremler, geniş kenarlı şapkalar ve uygun giysilerle kendimizi korumak, cildimizdeki benleri kontrol ederek büyüme, şekil ve renk değiştirme durumunda gecikmeden doktora başvurmak gereklidir